Pars ile fotoğraflarını Instagram sayfasından paylaşan eski manken Ebru Şallı, “Kavuşacağız biliyorum. O benzeri olmayan kokunu gene içime çekeceğim” diye yazdı.
Ebru Şallı’nın Harun Tan ile evliliğinden dünyaya gelen oğlu Pars Tan, 2 yıl süresince savaşım etmiş olduğu lenfomaya yenildi, 16 Nisan 2020’de yaşamını yitirdi.
Pars’ın ölümü büyük üzüntü yaşattı…
En büyük acıyı ise anası Ebru Şallı çekti.
Oğluna olan özlemini her fırsatta dile getiren Şallı, ölümünün ikinci yıl dönümünde Pars’ı Instagram sayfasında yapmış olduğu duygusal paylaşımlarla andı.
Pars ile fotoğraflarını sayfasında paylaşan Ebru Şallı altına “Ponçiğim sen benimlesin. 2 yıl degil, 200 yıl da geçse seninle bu anı yine yasayacağız. Kavuşacağız biliyorum. O benzeri olmayan kokunu gene içime çekeceğim… Kelimelerin yetmediği bir noktadayım… Seni tarifsiz seviyorum” notunu düştü.
Pars’ın hastalık sürecini katılmış olduğu programda gözyaşları içinde özetleyen Ebru Şallı, şunları söylemişti:
“Tanıyan Pars’tan oldukca etkilenirdi. ‘Bu iyi mi bir çocuk’ derlerdi. Gerçek bir melekti. Bu hayatta bir melek doğurmuşum ve dokuz yıl bir melek ile yaşamışım. Kimseyi kıramaz, azıcık üzülmüş olduğu an onu toparlamaya çalışır, müthiş bir sevgi çıkıyordu içinden. Pars hep başkaydı. Boyun ağrısı üstüne hastaneye gittik. Doktorlar yedi gün süresince çabalamalarına karşın tam olarak probleminin ne işe yaradığını bulamadılar, kan tahlillerinin iyi çıkmasına karşın ağrısında bir değişim olmadı.
Ultrasonda da çıkmadı. MR çekildi, o vakit öğrendik. İlk duyduğunuz an bir annenin ya da babanın dünyasının yıkıldığı an. Oldukça büyük bir acı. Meğer ağrıları bazen yaşıyormuş ve ‘geçer’ diye düşünüp söylemiyormuş. İlk kere okulda ağlamış olduğı bir an oldu, ağrısı oldukca fazlaydı. Oldukça süratli ilerleyen bir türdü… 2,5-3 senelik süreçte tedavi ile oldukca güzel cevaplar aldığımız dönemler oldu. Yanıt vermesi büyük bir şeydi. Bıraktığımız an yine süratli şekilde atak yapmış oldu, ağrılar başladı. Tabip aynı protokolü uygulayamayacağı için kemik iliği nakline geçmemize karar verdi…
Dünyada bu iliği bulamadık. Aile bireylerine bakıldı. Bende literatürde olmayan bir doku çıktı ve o doku Pars’ta da vardı. Tabip ‘iliğiniz tutmuyor fakat bu doku sizde var ve Pars’ta da olduğuna gore bir anlamı var’ dedi. İlik dahil her şeyimi vermek istiyordum. İlik verdim… Oldukça başarıya ulaşmış bir nakil gerçekleştirdiler. İlik yüzde 100 tuttu. Bu mutlu haberi alıp, evimize geçtik. Hepimiz oldukca sevindi ve ‘artık bir şey olmaz’ dedik. Olmayan oldukca var şundan dolayı. B negatif kan bulmak oldukca zordu…
Bir taraftan meşhur biri olmak zor ve çocuğa bu şekilde bir anı bırakmak istemiyordum. O yüzden hiç kimseye anlatmadık, paylaşmadık. O hastane odasında bir o kadar güzel günlerimiz geçti ki. O hastane odası benim için aden bahçesiydi. Pars görünmez oldu işte. Ben onun hakkında konuşurken daima bu şekilde ağlamam, sık sık yanına giderim, güzel şeyler konuşurum, gülerim. Acımı daha değişik yaşıyorum. Hiç kimseye bunun hesabını vermek zorunda değilim. Benim onunla aramda olan diyalogu, duyguyu kimse bilmesi imkansız.
Hayatta durmaya çalışıyorum. Asla kolay değil yaşamayanın anlayabileceği benzer biçimde bir durum yok ortada. Onunla bağlantım hep devam ediyor, sonsuza kadar da edecek. Oldukça büyük ve mukaddes bir bağ. Oldukça özlüyorum. Ve kimi zaman onun kokusunu duyuyorum işte o anlamış olur beni zorluyor doğal. Eşi olmayan melek kokusu arada bir geliyor bana, şükrediyorum. Onunla yaptığımız her şeyi devam ettirmeye çalışıyorum. Devam ettirip daha fazlasını da yapacağım gücüm yettikçe.”
Kaynak: webhane.com